23 Nisan 2011 Cumartesi

Macera dolu Amarika



*Gürcü arkadaş'ım Zaza'nın 15 dakikasını alan portrem

 Çocukken ağlamaktan konuşamadığın,derdini anlatamadığın olur ya''belki bazılarına hala oluyodur'' ingilizce
 konuşurken bazen öyle hissediyorsun.Hani heyecanlı heyecanlı birşey anlatıosun ama tense i mi beceremedin kelimeyi mi hatırlayamadın içinde patlıyo o sırada bütün duygu hezeyanı.

  
     Yazmayalı epey süre geçti,bu süre zarfında Florida'ya gittim Miami-Tallahasse-Marianna üçgeninde on numara şaheser vakit geçirdim.Buğra ve Sezer'in de tatilimin güzel geçmesinde payı büyük tabii.Miami hakkında söyleyebileceklerim, Boston'dan çok daha tehlikeli,hava kararınca insanlar inceden kıllanıyor yolda yürürken hele ki bir kaç gün sonra navigasyon cihazını dinleyip bi ghettoya girdik ki,arabada olmama rağmen hafiften tedirgin oldum.Elimde kocaman bavul Sezer'in evini bulmaya çalışırken beni gören kadın karşı şerite geçti.Ceset mi zannetti bavulumdakini ne yaptı anlamadım ama...Onun dışında Miami lokasyonu,mevsimsel güzelliği ve iş imkanları nedeniyle en çok kaçak göç alan bölge.Zannedersem şehir sınırında polisler güzel kızları geri çeviriyorlar.Tabii havanın sürekli güneşli olması insanların cıbıl cıbıl gezmesine bu da insanların vücutlarına dikkat etmelerine neden oluyor ki erkeklerin Mr.Boombastic kadınların Mrs. fantastic'liğinin nedeni buna bağlanabilir.Sağolsunlar kıyafet namına da pek birşey giymeyince ben diyeyim görsel şölen siz deyin et pazarı.

     Fort Lauderdale'deki Hard Rock Cafe ye gittik ki isminden dolayı yanılmayın kendisi kumarhane.Şimdi Amerikanlar geçmişte kızıl derilileri isimlerini bile bilmeden katlettiler ya''bknz:kızıl deriliye indian deme sorunsalı'' Bu nedenle özür babında her kızıl derili kendi bölgesi,evi üzerinde kendi söz hakkına sahip.Vergi durumunu bilmiyorum eyalete bir para ödüyolar mı ama mesela Normalde çoğu eyalette kumarhane yasak ama kızılderililer kendi kumarhanelerini açabiliyor,o bölge özerk sayılıyor zannediyorum,ayrıca içeride sigara da içebiliyorsun en basit örneği ki burada kurallar aşırı katı.Türkiyedeki gibi çaktırmadan iç,izmariti yere at biz görmedik hesabı yok.Ama kumarhanede vakit geçirenleri görünce pek bi hayat olmadığını çok kolay anlıyorsun.50-80 yaş arası insanlar oturuyo bi slot machine'in başına bütün gün çek babam çek.

 Buğra paşam işi çözmüş,sabahları iş,akşamları mekana gitmeden önce pre party ler party bus'la 15 kişi fetih yaparmış gibi discoya girme,Şişeler,ikramlar,kordonlarla bize ayrılmış bölgeler,bunun dışında ''kibarca-geçimini kıyafetlerini çıkarmayla sağlayan-güzel kadın kiralamalar,Tallahassee-Marianna arası polisin pusuya yattığı yerleri bilip ona göre araba sürme ve daha Buğra'yı Buğra yapan bir çok sebep.

 St. Patrick's day'de Tallahassee'de o güne özgü Car Bomb''ismini IRA'nın saldırılarından almış'' kokteylinden ve resimde görüldüğü üzere yeşil biradan içtim ve şehrin bir çok yerinde tutuklanan insanları gördüm.Günün olayı yeşil giyip danalar gibi içmek olunca buna şaşırmanın pek anlamı yok.Ancak günün bir diğer olayı bayramın İrlandalılara aidiyetinden dolayı hatunlarda günü irlandalı erkekle kutsama ihtiyacı doğmuş bilmem neden.Siyahi bacılar gelip,Seni öpmem lazım arkadaşlarıma söz verdim ''beyaz erkek skoru'' yapmam lazım falan diye şova koşabiliyor sonra...


*Tabii hiç bir bira Bostondaki Türk restorantında bulduğum Efes Pilsen'in yerini tutamaz...  

    Artık Boston'da da işi hatmettim sayılır.Evde yangın alarmını saf dışı bırakıp sigara içmeler,gecenin bir vakti son otobüs diye alakasız bi otobüse binip ondan sonra 4 mil(6.4 kilometre) yürümeler''hoş bu söylediğim bostondaki yetkinliğimden çok mallığımdan olmuş olabilir ya neyse...'',Partiler desen 20 kişiden az olmuyor.Nerede ne zaman ne var bilincede eğlence imkanı artıyor.Mayıs başında da Cem'in yanına taşınacağım.Böylelikle hem ekonomik açıdan hemde şehire yakınlık açısındanda daha rahat bir hayata geçeceğimi farz ediyorum.

  Yakında yeni bir proje yükleyeceğim bu sayfaya,zannediyorum beğeneceksiniz =))

24 Şubat 2011 Perşembe

Gönderdiğim çoraplar ayağına oldu mu? Ha iyi o zaman...


   İnsanlar; en azından bir çoğu,dünyanın merkezi sayılabilecek bir ülkede yaşamalarına rağmen dünyadan habersiz ey blog. Ulan ‘’Loch Ness Canavarını koca sınıfta kimse mi bilmez.Bilge gibi hissettim kendimi burnum kalktı.’’aslında burun değil o’’ Ne varsa Avrupalılarda var Asyalılar Che’yi bilmez Güney Amerikalılar Hitleri,Stalini bilmez.Geldin uzaklardan bir yerlerden Amerika’nın göbeğine Martin Luther King Day’i kutladın hani okul falan tatil oldu ya bi merak et kimmiş bu adam necidir önemliymiş falan diye.Demiyorum ki Wikipedia ama bi Google’a yaz bari.Yanlış yazsan da, ‘’Bunu mu demek istediydin  a sığır! ‘’ diye uyarıyo güzelim site zaten.Ama yok,kültür namına bilgili insan sayısı Justin Bieber’in koltuk altı kılı adedini geçmiyor.
   2 Hafta sonra akademik tatilim var 10 gün kadar.Miami-Florida semalarına süzüleceğim.Çilekeş anama, bana bu imkanları sağladığı için teşekkür etmeden geçermiyim,bence geçmem.İlişkiler önemli bu ara biliyormusun,bir falsolu hareket,bi muz orta dememesi sonra bakmışsın cep delik cepken delik. Hayatındaki ilk işi,Ablasına makyaj yapması için bedenini satan bir insan olarak paranın ne denli zor kazanıldığını biliyorum anne,’’oje,allık falan da iyi durmuştu hani’’ o değilde aynı yaşlarda sana söz verdiğim ‘’Cipi’’ alızlıycam Gülnur içini ferah tut.
   
Arada böyle 3-4 dil bilen insanlara denk geliyorum valla kıskanıyorum bildiğin,ne yalan söyleyeyim.Benim çocuğum olursa salıcam İsviçre Alpleri’ne,Kutup Tundura’sına, Meksika Yucatan’ına dil öğrensin zaar.’’Dil öğrenmek için en iyi yerlermiş gibi gözükmüyor ama isimler kasvetli ya ondan ,sevdim. ’’
   
      I feel like a fish.With no water. Diye bi kalıp var burada ‘’Kendimi balık gibi hissettim,susuz yerde’’ gibi çaresizlik ağır umutsuzluk söylemi,ingilizcesi biraz daha karizmatik duruyo.Yahu benim adım Tuna zaten,reva mı bu diye geyikler dönüyor arada.İnsanlar soruyo nickname mi bu diye.Çünkü burada moğolistanlı Brad kamboçyalı Ashley falan görebilirsin,insanlar ismi çok cins yada söylemesi zor ise takma ismini yanında getiriyor buraya.Haliyle ben de pasaportumla kanıtlıyorum namımı.Ayrıca kim balık ismi koyar kendine lakap diye,Vatoz,kılıkbalığı,SOKAR falan değil ki bildiğin Ton balığı arkadaş.
Şimdilik bu kadar Peace Out & Best Regards

29 Ocak 2011 Cumartesi

40 gün...


  
  Senin için ne kadar çabuk geçti bir ay dimi? Kazın ayağı öyle değil işte Endonezyalı,Sırp ve Ekvatorlu ev arkadaşlarım geldi.Gonzalo'nun sevgilisiyle arasını açan Türk gencine selam olsun buradan,ben verdim ayarı biraz düzeldi gibi.Katarina'nın piano pratiklerini kaçırmamaya çalışıyorum,Fudiman'la Dota dialogları gerçekleştiriyor,David ile Amerika üzerine konuşuyorum. Lakin bir yandan da kar küremekten elim nasırlaşıyor.''Beyler bu cümlede metafor yok,herşey gerçek anlamında!''Sohbetler bazen garip oluyor,farklı kültürlerden dolayı.Mesela benim anneannemin avuç dolusu poposunu mıncırmamı bir türlü normal doğal davranış olarak kabul edemiyorlar =) Ama mesela Sırplarla çok farklı değiliz.Ottoman Power yapmış yapıcağını,Türk kahvesi,pilav,sarma,döşek... 400 kelime ve kavramı devşirtmişiz.1001 gece dizisini falan izlemişler.Bu arada Korelilerlede yakınız kadeh kaldırma şeklinden Türk usulü selamlaşma''2 kere yanaktan öpüşme'' gibi benzer olgular var.Bu alışkanlık başıma bela oluyor.Bazen Türkiye'de olmadığımı unutup Türk usulü selam verince ,Erkeği gay Kadını sapık zannediyor =)
 
  Burada ne zaman ne olacağı belli olmuyor.Mesela asil yurdumun şanlı askeriyesinin istihkakı diş fırçamı kullanırken Kara Kuvvetleri Komutanlığı kısaltması Ku Klux Klan ''aşırı ırkçı örgüt''ile aynı olunca hafif esmer Ekvatorlu nota çekeyazdı,tırsmadı değil hani,internet yakınlardaydı da gösterdim açıkladım,sular duruldu(-Sular duruldu-kelimesi Mehmet Ali Birand'ı hatırlatıyor bana bilmem neden)...K.K.K heryerde temkinli olunası bir kısaltma yani dikkat edin...

  Okulumda bazı yurttaşlarımı görseniz,direk devlet su işleri yada türk telekom üst düzey çalışanı.Bıyıklar 50 metre uzaktan ''hani benim Recebim'' altosuyla çoşuyor,vergiler bir kısım vatandaşımızın seviyesini arttırıyor gibi,günah alış-veriş trafiğine girmeyelim bunlar benim gözlemim.

 Geçen hafta New York City'e gittim.Buğra Chris Stephannie Korcan gibi tanınmış isimlerle eğlendik =) Belediye şehrin bildiğin altını oymuş hacı.4 şerit metro mu olur ALLAHSIZLAR dedim hani demedim değil.İstanbulda 4 şerit otoyol yok lan =)) Polisler falan harbici NYPD elde Colt kafada helmet,kevlar falan ''You're under arrest'' dese oracıkta doldurursun donu pek acımaları varmış gibi gözükmüyorlardı.Gezecek görecek epey fazla yer var hiç taşıt kullanamıyorsun yürü babam yürü,havada -13 derece olunca,En iyi zaman değildi yani NY'i görmek için...
*Newyorktaki Türk lokantasındaki Atatürk'ün fotoğrafı .
   Endonezya'da zina suçmuş.En ünlü popstarının sevgilisiyle tutku dolu dakikalarını en yakın arkadaşı şaka olsun diye internete sızdırınca herifi direk almışlar içeri.Benim önerim Davut Güloğlu'nu ödünç vermek,bilmem katılırmısınız bu fikrime, bir sürelik farklı hava ona da iyi gelir.

6 Ocak 2011 Perşembe

Are you here or not?

''I'm not here'' demişti,aslında sadece orange line tren istasyonunu sormuştum,felsefi bir söylemmiydi bu? ''Hangimiz buradayız ki!?'' diye devam mı etmem gerekiyordu.Eğer kendisi astral seyahatin şifrelerini çözdüyse benimle aynı otobüste ne işi vardı,i'm not here diyerek buralı olmadığını söylemeye çalışıyordu,peki ya benimse aklımda neden Burhan Altıntoplu ''ben aslında yoğum'' topicli videolar dönüyordu.Acaba türk olduğumu anlamışmıydı bana yöresel bir espiri mi yapmıştı onu da tam bilmiyorum ama bildiğim tek şey,bu adamla girdiğim dialogtan sonra bilmediğim bir şehirde dillerini duraklarını sistemlerini tam çözemediğim ve ilk deneme de 3 vasıta değiştirerek okuluma gidecek gücü kendimde hissettim ve daha fazla telaşlanmadım.Çünkü ülkemde Sultanahmeti soran birine ''stop  trafik lamb left stop look'' falan diye çoğu kişi tarif edebiliyordu.Bu adamların resmi dilin ingilizce olduğu bir yerde o kadar bile ingilizceye maruz kalmamış olması düzenlerinin ne kadar düzgün işlediğinin kanıtıydı. Ha bu arada oryantasyon sınıfımda bildiğin ''Ip Man'' vardı 3.film ne zaman gelicek falan diye sıkıştırcaktım kenarda köşede bi yerde.İleride herifle samimi olma ihtimalimize karşı fotoğrafını bloguma koyamıyorum ama ip man'ı bilenler ve adamı merak edenlere diğer mecralardan fotosunu gönderebilirim.Bu arada intermedate çıktım 3. seviyeden başladım...
   
    Dün gece Boston Celtics-San Antonio Spurs maçına(NBA) gittim.Adamlar hakikaten yapmış yani.Neyse ki maçı da aldı celtics te çok olay yaşanmadı.Maçın taraftarı seçilene 1 maç bileti daha hediye ediliyor.Ondan kamera seni çekiyorsa şalteri kapatıyorsun.Striptiz yapanlar saçını başını yeşile boyayıp gelenler falan gani gani yani.''Bu arada el yazımı ve yazma stilimi görüp şaşıran garsona '-Doktorum' dedim.Anlamadı...Burada doktorların yazısı okunaklı ve güzel heralde.
 Son ülkem vergilerinden sonra burada Efe Rakı'yı yada Yeni Rakı'yı herhangi bir liquor shoptan Türkiye fiyatından daha ucuza edinme şansın var =) ''19$'' bir daha ki ay gene Celtics'in stadındaki gideceğim Bon Jovi konseriyle aynı fiyatta yani''Nasıl da bir cümlede 2 nispet yaptım =))'' Linkin Park Lady Gaga konserleri falan da var ama onlara gitmeye kasmam heralde belli de olmaz.Adamlar bir stad yapmış hokey takımı basket takımı lacros takımı aynı stadda maç yapıo''bilmeyenler için bu sporların,biri buzda biri parkede diğeri çim saha da oynanıyor yapboz gibi zemin yani =)'' arada da amerikan güreşi falan dönüyor konserler falan...

   İşler hafiften yoluna girmeye başladı. 2 ingilizce espiri yapınca ev sahibim ile siyaset konuşmaya başladım.Naif bir hevesti ama birkaç cümle sonra bir yerlerime sözlük dikmeden bu tarz konuşmalar yapmamın yersiz olduğunu anladım.Hoş zaten daha dün restaurant diye girdiğim mekanın pastane olduğunu anladığımda yiğitliğe birşey sürdürmeden siparişimi vermiştim.Bende neyse kader de cheesecake varmış diye kekle kahve söyledim ama bi baktım yanda elemanlar pizza yiyo.Dedim Ulan... meğerse masanın üstünde aperatif menüsü varmış arzu edersen garson asıl menüyü getiriyormuş =)) cheesecake & kahve üstüne Bertalucci Pizza & Coke deneyin ben denedim çok güzel oluyor =))
  Artık ''oha'' diye değilde ''woouww'' diye şaşırabiliyorum ama iğrendiğimde aklıma Türkiyedeki yapmacık ergen kafalı kızlar geldiğinden amerikalılar gibi ''iuuüwççh''  diye iğrenemiyorum.Allahtan bünye sağlamda pek iğrenmiyorum birşeyden o nedenle sorun olmuyor..
.

26 Aralık 2010 Pazar

Be a Carpenter

Bugün çok çalıştım.Ev sahibim ve aynı zamanda ev arkadaşım olan David ile baya yorucu ev işleri yaptık.Ev 4 katlı olunca bir kitap dolabı taşımak bile problem olabiliyor,yaptığımız işleri tek başına yapamayacağından beni ona Tanrı'nın gönderdiğini söylüyor,bir de benim ateist olduğumu bilse ne düşünür acaba.Bugün yapı marketteki adam beni Fransıza benzetti ilk defa Fransıza benzetiliyorum. ve ilk kar fırtınamı bu gece zannedersem yaşayacağım.David'in söylediğine göre bugünkü fırtına iddaalı olucakmış.''Boston'da 30 sene öncesinde yaşamıştık bu tarz bir fırtına 1 hafta kimse evinden çıkamadı yollar kapandı heryer 2 metre kar oldu,9 ay sonra hastaneler çocuklarla dolmaya başladı o çocuklardan biri de benim ortanca oğlum'' dedi.Bana mesaj mı vermeye çalıştı tam bilemedim ben gene de kapımı kitleyeceğim :p .David'in ailesi uzun yaşama konusunda değişik bir yeteneğe sahip babası 95 yaşında  ve hala yaşıyor.Büyükannesi 108 yıl yaşamış''bu amerika rekoruymuş o tarihte'' bunun yanında kendisi de 58 yaşında biri için oldukça sağlıklı gözüküyor. =))


  •   Bazen geldiğim ülkenin adının Turkey''Hindi'' olması benim ismiminde Tuna''Ton balığı'' olması bir çeşit lanetmiş gibi geliyor.Kim ilk ''ayaklı hayvanat bahçesi'' diye dalga geçieek meraklardayım yani ben olsam baya geçerdim galiba.
  Radyo programında tartıştıkları şeyi paylaşmadan geçemeyeceğim yılda 250.000 $''Yaklaşık 385 bin TL.'' kazanmak sizi zengin yapar mı diye sokaktaki vatandaşın nabzını yokluyorlardı.Bi duygulandım uzaklara baktım ah dedim gariban sefil çilekeş ülkem.İnsanlar ciddi ciddi tartışıyordu yani Newyorkta yaşarsan zenginlik süremezsin ama ortalama bir yerde yaşarsan rahat daha rahat olursun,çocuklarını özel okula gönderebilir araba ev sahibi olabilir istediğini yiyip içebilirsin falan diyorlardı yani zenginlik kimi çevrelerce yılda 250bin dolar kazansanda elde edilemeyecek birşey.Ondan siz uğraşmayın 3,5 ne kazanıyosanız yolunuza bakın.Ben 250bin dolar kazansam bir daha da çalışmam valla =) Barış sizinle olsun...

23 Aralık 2010 Perşembe

a short film about Boston

Olm kıtayı değiştirdim dimağımda değişti.Kieslowski'ye selam falan çakıyorum başlık atarken.Sabah kar yağıyor anlamında snow raining dediğim David bunu görse duygulanırdı eminim.
-Arkadaşlar merhaba ingilizce eğitim almayı düşünürmüsünüz? diye soranlara cevabım ''Evet,düşünürüm''. ama kadıköy ara sokaklarındaki dil kurslarıylan değil.nitekim vizedir uçaktır aldım bir şekilde geldim west roxbury de yaşıorm şuan.Aileme yakınlarıma herkese ayrı ayrı burayı anlatmak yerine sürümden kazanmak adına da blog açmaya karar verdim. Öncelikle buraya gelirken çok zorlandım 20 aralık tarihinde avrupa da hava facia olduğundan ben de frankfurt aktarmalı uçacağımdan sıkıntı başladı.uçağım ilk başta 2 saat ertelendi sonra iptal oldu. daha sonra lufthansa bana thy den newyork oradan da delta ile boston bileti aldı.Lufthansadaki kız,öğrensicisin diye birşey demiyorum ondan dolayı çaktırma bavula dedi 30 kilo bavulu sorun etmedi lakin ki yer hizmetlerinde arkadaşımın çalıştığı ve check-in i onun yaptığı thy uçağına bavulumu öyle almadılar.Bavulu havaalanından aldığım dandik bi bavula bölerek 2 bavul haline getirdim ve öyle sokabildim içeri.İstanbulda Heyecandan hiç uyuyamadığımdan yolculuk çoğunlukla uyuyarak geçti.Bi uçak dolusu insanı çoraplarıyla oradan oraya gezerken görmek ise eğlenceliydi.Malumunuz hareketsizlik bilmem kaç feet te sıkıntı yaratabiliyor,insanlar bir de ayakkabıyla bayılmak istemiyorlar.Neyse sonra indim newyorka sıfır beden ingilizcem ilk emareleri göstermeye başladı.ilk önce telefonum çalışmadı kağıt parayı bozukluğa çevirmesini istediğim 2 dükkan beni geri çevirdi ben de birşeyler satın aldım bozuklukla ankesörlü telefonla konuşabilmek için''quarteri dime'i cent'i de oracıkta uygulamalı öğreniverdim''.Hasbel kader onu da becerdim,lakin ki zaten 6 saat bekleyeceğim boston uçağı 3 saatte rötar yapınca elim ayağım titremeye başladı.Keşke ''ham''ın ne olduğunu bilseydim o an ki açlıkla domuz etli sandviçi dakika 1 yedim.ama yarısında midem bulanmaya başladı bi sıkıntı olduğunu anlayıp bıraktım.İnsanlar burada gerçekten insan. gevur deyip geçmeyin.herkes birbiriyle dialog kuruyo.ilk başlarda her konuşulanı türkçe kelimelere benzetiyorsunuz kulak alışmış ama sonradan düzeliyor.Yok bu adam neden benle konuşuyor.Rahatsız ediyor asılıyor mu yoksa diye düşünceleri yok.Hava alanlarına da I-Pad lerden koymuşlar 20şer 30ar internete giriyorsun maillerine falan bakıyorsun ama facebooku kapamış çakallar.Başkaları da kullanabilsin bi oturan kazık gibi çakılmasın makinenin başına diye herhal.Dandik bir yolculuk sonrası deltayla bostona geldim deltaya da bavulun ağırlığından dolayı 90 $ verdim hani vermedim değil...Sonra gündüz 2de geleceğim yere gece 2 de geldiğimden taxiye bindim.Dedim şu şu adrese gidebilirmiyiz.Biliyormusun falan derken.Adam tak gps makinesini çıkardı adresi yazdı ekran bizi götürmeye başladı zaten.nedim abinin yanına geldim 45 $ dolarda taxiye verdim.''bahşişle birlikte 50 $'' burada barlarda her siparişinizde 1 dolar yemeklerde garsona bir de taxiye bahşiş vermen gerekiyor'' ben unuttum da adam söylenmeye başladı taa buralara getirdim seni falan diye.Dedik eyvolle farklı kültür farklı dad duz.Ertesi gün craiglistten ayarladığım evime geldim.Sigara yasak evin yakınında içmek bile yasak hatta.Komşular kıllanıyormuş komşulara karşı çok ayıp olmasın diye bende taa 1 dal sigara için giyin çık dolaş falan diye uğraşamadığımdan üşengeçlikten sigarayı bıraktım gibi birşey oldu günde 1 tane içiyorum yani o da uygun zaman olursa.Başka kimse de içmiyor zaten çakmağın falan olmasa kolay kolay bulamazsın yani sigaranı yakıcak insan.Zaten sokakta da kimse yok.Herkesin arabası var ulaşımı arabayla yapıyorlar.Ayrıca yaya gördükleri an direk yol veriyolar arkadaki araç çarpsa bile umurlarında değil hemencecik duruyorlar yol veriyorlar valla.bugün kırmızı ışık yanıyordu yayaya.bilenler bilir trafik lambasında bi düğme olur basarsın yayaya yeşil yanmasını hızlandırır.ulan bastığım gibi direk yeşil yandı yayaya.Türkiyeyle çok kıyaslamak istemiyorum burayı ama arkadaş istanbulda basarsın 10 kere 5,6 dakika sonra da gününe saatine göre yanar yada yanmaz.İbretlik olay valla =) Onun dışında burada kamyonet tarzı büyük araçların önünde kar küreme panelleri var.Sordum bunlar belediye aracı mı diye.Meğersem büyük kamyoneti olanlar o mekanizmayı taktırıyormuş mekanizmada da sensör var.Temizlediğin yol,kar kadar devlet sana para veriyor.Kamu hizmeti yaptığın için.Direk türk aklım çalışmaya başladı.Ulan bende böyle birşey olsa gider dağı bayırı bile temizlerim alırım parama bakarım diye düşündüm.Ama bilmiyorum govermentta türkleri düşünüp bunun önlemini aldı mı =) Bunun dışında süper marketlerin çoğunda kasiyer yok. makineler var okutuyorsun barkodu fiyatı topluyor hazneye parayı yatırıyorsun para üstünü veriyor.Çok hoşuma gitti.Telefon olayında biraz ibnelik var.Kampanyalı alman gerekiyor.Ben iphone istedim adamlar en az 2 yıllık ödeme planı çıkartıyorlar sonra telefon senin oluyor falan.Telefonu kendin alıp hatta başvurursan çok pahalı oluyor normali de 2 yıl kalmayacağımdan bana uymuyor,çözemedim henüz o durumu yani.Ama türkiye de 2.400 eden laptopu 600 dolara aldım o konu da iyiyim güzelim.Şimdilik yaklaşık 3 günlük anı bu kadar.epeyce birikmiş.Bu kadar yazıyı da bi annem bi ablam okur.''selam size nabersiniz agucuk bigicik''
kamyonetler bunun gibi bişey işte